Yükleniyor
SANATTA BİR ''SIFIR NOKTASI'' ve BAŞYAPITI
SANATTA BİR ''SIFIR NOKTASI'' ve BAŞYAPITI

Bu ay sayfamın konuğu, sanat tarihindeki kahramanlarımdan biri, 14. yüzyılda resim sanatında tüm kuralları yeniden yazan Floransalı Giotto di Bondone… Kanımca, onun resim sanatına etkisini anlamadan hiçbir resim anlaşılamaz.

 

Rönesans sanatına hazırlık olarak nitelenen ve 14. yüzyılı kapsayan sanat hareketlerinin Floransa Okulu temsilcisi olan Giotto, Orta Çağ içinde modern bir resim sanatçısıydı. Her ne kadar dinin hizmetinde dinsel konuları işlese de kendine ait vurguları olan bir sanatçıydı.

 

Bizans sanatındaki alışılagelen figür anlayışını yıkarak figürlerin hacim kazanmasını sağladı. Doğalcılığı yakalamış olduğundan sayesinde sanat dinin değil, insanın parçası haline gelmiştir. Gökyüzünde kullandığı mavi ile dünyeviliği ortaya koyduğu gibi bu şekilde resimdeki perspektif olgusunu bambaşka bir boyuta taşımıştır.

Giotto, pek çok açıdan öncüydü. Onun bireysel yaratıcılığa yaptığı vurgu ile başlattığı gelişme sürecinde ressamlar, zanaatkâr statüsünden kurtulup kendi özelliklerinin farkına varmaya başladılar. Giotto’nun kendi döneminden bakarak günümüzü gören bir sanatçı olduğunu kabul etmemiz için bu bile yeterlidir.

 

Giotto’nun mimar olarak Floransa Katedrali’nin Çan Kulesi’ni de yaptığını hatırlatmakta fayda var. Ressam olarak ise çok çarpıcı eserleri arasından bu sefer Padova’daki Scrovegni Şapeli’ndeki (Cappella degli Scrovegni) fresklerinden söz etmek istiyorum.

 

Giotto, Assisi’deki Saint Francis Kilisesi’nin süslemelerine, dönemin en ünlü ustalarının birçoğuyla birlikte, katkıda bulunmuş olsa da Scrovegni Şapeli onun en kalıcı şaheseri ve Giotto’nun Erken Rönesans’ın en önemli sanatçısı iddiasını sağlamlaştıran eserdir.

 

İtalya’nın kuzeydoğu kesiminde, Veneto Bölgesi’nde bulunan Padova, Orta Çağ ve Rönesans ruhunu en iyi yansıtan şehirlerden biridir. Şehir, Galileo Galilei gibi bilim insanlarının kurup ders verdiği 13. yüzyıla tarihlenen üniversitesinin yanı sıra güzel sanatlar merkezi olarak da bilinir.

Sözünü edeceğimiz muhteşem Scrovegni Şapeli, bankacı Enrico Scrovegni tarafından şehrin kuzey ucundaki gösterişli sarayının arazisinde özel aile şapeli olarak yaptırılmıştı.

 

Enrico, şehrin en zengin adamlarından biriydi ve babası Reginaldo’nun tefecilikten kazandığı servetin mirasçısıydı. Orta Çağ ve Rönesans’ta yaygın olarak uygulanmasına rağmen, tefecilik Katolik Kilisesi’nin gözünde ciddi bir suçtu ve Enrico’nun babasının bu konudaki yanlışları o kadar ciddiydi ki, birkaç yıl sonra Dante’nin Inferno’sunda bir yer buldu.

Enrico Scrovegni'nin, Scrovegni Şapeli'nin kutsal eşya bölümündeki portresinin alçı kalıbı

 

Benzer bir kaderden kaçınmak isteyen Enrico, cehennem ateşinden kurtulmasını sağlaması amacıyla Meryem Ana’nın adına görkemli bir yapı inşa etmeye karar verdi. Ancak yapı o kadar ihtişamlı oldu ki pek çok kişi Enrico’nun dindarlığından şüphe duyduğu gibi yakındaki manastırda yaşayan rahipler, bu yeni görkemli yapının kendilerininkini gölgede bırakmasından şikâyet etmeye başladılar.

 

Hatta Scrovegni’nin kutsal olana saygısını alçakgönüllülükle göstermektense babasının günahlarının kefaretini ödemekle daha fazla ilgilendiğini iddia ettiler. Tüm şikayetlere kulağını tıkayan Enrico, 1303’te Giotto di Bondone’ye iç mekânı bir dizi fresk ile süslemesi için görev verdi.

 

Scrovegni Şapeli, kaynaklarda yaygın olarak Arena Şapeli (Capella dell’Arena) olarak da bilinir çünkü Enrico’nun şapeli inşa etmek için kullandığı sarayının yanındaki arazi aslında İmparator Augustus dönemine ait antik bir Roma amfitiyatrosunun bulunduğu yerdi. Günümüzde antik yapının çoğu yıkılmış olsa da arenanın duvarlarının bir kısmı hala arazide görülebilmektedir.

Giotto, Padova’ya geldiğinde en parlak dönemindeydi. Yanında 40 asistandan oluşan bir ekip ve 700 metrekarelik duvar alanının her santimetresini canlı fresklerle kaplamak için bir planı vardı. Şapel oldukça sade bir dış cepheye sahip olsa da iç kısmında tüm beşik tonozların, duvarların, apsisin ve apsisi çerçeveleyen doğu koro kemerinin fresklerle kaplı olmasının nedeni Giotto’nun bu planıdır.

 

Giotto bu fresklerde sözcükleri olmayan bir çizgi roman gibi İsa ve ebeveynlerinin hikâyesini resimlerle anlatır. Avrupa nüfusunun çoğu o dönemde okuma yazma bilmiyordu ve bu yüzden İncil’i kendi başlarına okuyamıyorlardı.

 

İnciller zaten nadir ve pahalıydı, matbaa olmadığından her biri elle kopyalanıyordu. İnsanlar, kilisede rahibin sözlerini duyarak ve resimlere ve heykellere bakarak cennete gitmelerine yardımcı olacak İncil hikayelerini öğrendiler.

Görsel Kaynağı

 

Görsel hikâye anlatımının bu yeni dilinde üç boyutlu figürler neredeyse bulundukları yerde hareket eder gibidir. Hatta Giotto onların psikolojik durumlarının analisti gibidir. İki yıllık sürekli çalışmayla ortaya çıkarılan dört ayrı resimsel döngüde Meryem’in Hayatı, İsa’nın Hayatı, Son Yargı ile Erdem ve Kötülüklerin kişileştirilmesi sahneleri görülür. Tavanda ise gece yarısı mavisi yıldızlı bir gökyüzü parıldar.

Görsel Kaynağı

 

Tefecilik teması, şapeldeki birçok freskte işlenmiştir. Yahuda’nın İsa’ya ihanet ettiği için para aldığı sahnenin sunağın bitişinde belirgin şekilde konumlandırılması oldukça etkilidir. Tefecilik teması, İsa’nın tüccarları Tapınak’tan kovduğu resim ile Son Yargı’da yer alan Cehennem sahnesinde tefecilerin para keselerinden sarkıtıldığı ayrıntıda da işlenmiştir.

Görsel Kaynağı

 

Şapelin duvarlarına boyanmış otuz dört İncil ve apokrif sahnesinden en az on dördünün belirgin şekilde mizah öğeleri içermesi Giotto’nun bir mizah anlayışı olduğunu da gösteriyor. Mizah, resimlere daha fazla insanlık kazandırmış ve böylece onları izleyici için erişilebilir hale getirmiştir.

 

Her bir sahne tek tek anlatılmayı hak etse de Aralık ayının hak ettiği sahne “İsa’nın Doğumu” sahnesidir.

 

“İsa’nın Hayatı” döngüsündeki bu sahnede Giotto dramatik etkiyi arttırmak için hikâyeyi biraz değiştirmiş. Kutsal metinlerde hiçbir yerde bir öküz ve bir eşeğe atıf yoktur. Giotto, öküzü Yeni Ahit’i, eşeği ise Eski Ahit’i temsil etmek için kullanır. Bunlar birlikte gören ve bilenler ile Mesih’le gelen yeni ışığa kör olanlar arasındaki karşıtlığı sembolize ederler. Meryem yatağında bebek İsa’ya hüzünlü bir şekilde bakar. Öngörü gücüyle, onu kaderine teslim etmesi gereken zamana, geleceğe, baktığını varsayabiliriz.

Görsel Kaynağı

 

Giotto, bu resimde diğerlerinde olduğu gibi yoğun bir insan draması yaratmıştır. Lütfen Meryem’in bebeğini yemliğe ne kadar da şefkatle koyduğuna dikkat edin. Şefkat… Bütün dünyanın hoyratlığı içindeki en önemli kavram…

 

Bu sayıyla yılı bitiriyoruz. 2024’ün yaşattığı ve hissettirdiği olumsuzlukları düşünmek yerine 2025’in getireceği ve sizin ona katacağınız güzellikleri düşünerek, anlatarak başlayın yeni yıla.

 

Yeni yıl size güzellikler getirsin, iyi kapılar açsın. Sağlığınız hep yerinde, aileniz ve dostlarınız hep yanınızda olsun. Anlatıp paylaşacaklarınız hiç bitmesin. Sofranızdan ve cüzdanınızdan bereket, yüreğinizden de sevgi ve umut eksik olmasın.

 

Yollarınız hep uzun ve açık olsun sevgili okur, belki bir gün bir yerde karşılaşırız.

Ayşe Bayvas

Fethiye, 15.11.2024

Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkedin'da paylaş Whatsapp'da paylaş