

Yazar: Ayşe Bayvas
“Son Akşam Yemeği” sahnesi sanat tarihinde en çok resmedilen sahnelerden biridir ve sanatçılar her çağda konuyu kendi dönemlerine göre uyarlamışlardır. Örneğin Hristiyanlığın ilk dönemlerinde okuma yazma bilmeyen Hristiyanların vaazlarda anlatılan dinsel olayları gözlerinde canlandırabilmeleri için yapılan resimler son derece şematik olup “Son Akşam Yemeği” sahnelerinde kişi sayısı Priscilla Katakombu’nda gördüğümüz gibi gerçekçi değildir. Bir masa başında resmedilen birkaç kişi konuyu anlatmak için yeterli olmuştur.
.jpg)
Matta İncili’ne göre “Son Akşam Yemeği”, mayasız ekmek ve şaraptan oluşan bir Fısıh yemeğiydi. İsa döneminde mutfakta zeytin, incir, hurma, nar, fındık, nohut, mercimek, yeşillikler, peynir ve belki de biraz kuzu veya keçi eti olduğu da biliniyor. İsa’nın şarap içip içmediği ya da et yiyip yemediği kesin değildir. Ancak İsa’nın Yahudi olduğu gerçeğinden yola çıkarsak Fısıh yemeklerinin içeriğinin esas alınması normaldir. Bir Fısıh yemeğinin acı otlar (marul, yabani hindiba filizi veya kereviz), mayasız ekmek, haroset adı verilen meyve ve fındık sosu, kızarmış kuzu ve büyük ihtimalle tatlandırılmış ve aromalandırılmış şarap gibi yiyecekleri içerdiği tahmin ediliyor.
Ravenna’da San Apollinare Nuovo Bazilikası’nda bulunan 6. yüzyıla ait mozaikte masada sadece iki büyük balık görürüz. Balığın İsa’nın simgesi olduğunu düşünürsek anlatım mecazidir.

Orta Çağ resimlerinde ise günah saplantısı nedeniyle yiyeceklere dair pek fazla ayrıntı yoktur ancak “Son Akşam Yemeği” masasında genellikle kutsal üçlünün ve sonsuz yaşamın bir simgesi olan, ayrıca su, un ve tuzdan yapıldığı için ideal bir oruç yemeği olan simit görürüz. Özellikle Almanya ve Kuzey İtalya’da yapılan minyatürlü el yazmalarında ve resimlerde karşımıza çıkar.

Kuşkusuz, en ünlü “Son Akşam Yemeği” resmi Leonardo da Vinci’ye aittir. Leonardo’nun Milano’daki Santa Maria della Grazie Manastırı’nın yemekhanesi için 1498’de tamamladığı resim Leonardo’nun kullandığı teknik nedeniyle neredeyse biter bitmez bozulmaya başlamış (evet, ustalar da hata yapar), daha 1517’de izleyiciler boyanın çoğunun çoktan aşındığından ve birçok ayrıntıyı seçmeyi zorlaştırdığından şikâyet etmeye başlamış. Resimde neler olduğu ancak 1997’de restorasyon tamamlandığında ortaya çıktı ve aslında İsa’nın öğrencileriyle yediği son yemeğine dair İncil’deki anlatımdan çok farklı olduğu anlaşıldı.

Leonardo’nun yüksek bir bakış açısına sahip freski son derece gerçekçidir. Masa üstünün daha fazla görünmesini sağlayan bu bakış açısıyla iyi ütülenmiş bir masa örtüsünde önce ekmek, şarap ve bol miktarda meyve görüyoruz. Sol tarafta bir tabakta yaklaşık yarım düzine balık var. Sağda ise restorasyona kadar görülemeyen başka bir tabak daha var.
Araştırmacılar restorasyondan çok sonra, 2008’de yapılan incelemelerde, bu tabakta ilginç bir keşif yaptı: Portakal dilimleriyle süslenmiş ızgara yılan balığı... Yılan balıkları orijinal akşam yemeğinde servis edilmiş olamazdı. Çünkü Yahudi-Hristiyan geleneğinde masada yılan balığı bulundurmak için makul bir ikonografik gerekçe yok. Leonardo’nun “ogni pittore dipinge sé” (her ressam kendini boyar) teorisiyle sık sık karşılaştığımız için Son Akşam Yemeği’nde de kişisel yeme alışkanlıklarıyla ilgili bir şeyi de yansıttığını düşünebiliriz.
Aslında Leonardo’nun vejetaryen olduğu söylenir. Bu durum hem hayvanları ve yaşamın kutsallığını tekrar tekrar savunmasından hem de 1516’da Hindistan’a giden bir İtalyan gezginin yazdığı ve yerel halkı “kan içeren hiçbir şeyle beslenmeyen ve Leonardo da Vinci gibi canlı şeyleri avlamasına izin vermeyen nazik insanlar” olarak tanımlayan ve sıkça alıntılanan mektubundan biliyoruz.
Leonardo’nun nasıl beslendiği hakkında bildiklerimiz, geride bıraktığı beş binden fazla sayfalık notların arasına serpiştirilmiş bir düzine kadar bakkal fişinden de geliyor. Bunlardan 1503-1504 tarihli olan birinde diğer şeylerin yanı sıra “karabiberli ekmek, yılan balığı ve kayısı” satın alındığını görüyoruz. Sanatçının evinde her zaman öğrencileri ve hizmetçileri olduğu için (notlarında düzenli olarak onlardan isimleriyle bahseder) kimin yılan balığı ve eti, kimin de bakkal listelerinde görünen fasulye, bezelye, mantar, salata ve meyveyi yediğini, tüm şarabı içtiğini tabii ki bilmenin bir yolu yok.
Konuya geri dönersek Leonardo’nun kütüphanesindeki bir yemek kitabında bulunan bir tariften anladığımız kadarıyla yılan balığı Rönesans İtalya’sında aranan bir lezzetti. Çünkü günlerce sudan uzak kalabiliyorlar, hasır sepetlerde kolayca taşınabiliyorlar ve öldüklerinde tuzlu suda saklanabiliyorlardı. Bu kitaba göre yılan balığını hazırlamanın iki farklı yolu vardı: ya defne yaprağı, adaçayı, ekmek kırıntısı, tarçın ve tuzla şişte kızartarak ya da maydanoz, adaçayı, defne yaprağı, koruk suyu ve karabiberle kaynatarak… Bu tarif, Leonardo’nun tasvir ettiği ile neredeyse birebir aynı.

Balığı portakal dilimleriyle servis etmek ise 16. yüzyılın ilk yarısındaki bir sofra modası. Kısa süre sonra vazgeçilmiş ancak o sırada Leonardo’nun bu yeniliği Milanolu patronu Ludovico Sforza’nın evinde görmüş olma ihtimali yüksek. Denemeler yapmayı sevdiği için de hemen freskinde kullanmış belli ki.
Sofrada yer alan kalay tabaklar, bıçaklar (bir zamanlar gölgeler olduğu düşünülüyordu), su şişeleri, şarap kadehleri kaseler ve tuzluk da restorasyonla daha görünür hale geldi. Masa örtüsünün ise dönemin bilinen Orta İtalya tekstil örneklerinden biri olduğu anlaşıldı.

Leonardo tarihsel doğrulukla ilgilenseydi, masada Fısıh Bayramı menüsü olurdu. Ancak belli ki menüyü kendi zevkine değilse bile Rönesans zevklerine uyacak şekilde yorumlayan sanatçı çok bilinen bir tasvire önemli bir çağdaş gerçekçilik eklemiş.
2008 yılında Gastronomica Dergisi’nde yayınlanan araştırmalarla sanat tarihinin ne kadar geniş alanlarda çalışılması gereken bir bilim dalı olduğu bir kez daha ispatlandı. Doğru restorasyon uygulamaları ile ortaya çıkan belirsizliklerin farklı disiplinlerce araştırılması, sanat tarihinin zenginleşmesini sağlıyor ve yeni araştırmaların yolunu açıyor.
Yollarınız hep uzun ve açık olsun sevgili okur, belki bir gün bir yerde karşılaşırız.
Ayşe Bayvas
Fethiye, 12.02.2025