Renkli Muhafız Birliği
Vatikan’da rengarenk giysili muhafızları bilirsiniz. 1506’da kurulan İsviçre Muhafızları, Vatikan’da Papa’nın güvenliğinden sorumlu İsviçre askerleri birliğidir. Genellikle “dünyanın en küçük ordusu” olarak adlandırılırlar, Papa’nın resmi seyahatleri de dahil olmak üzere kişisel refakatçileri olarak görev yaparlar. Ayrıca Vatikan Şehri ve Castel Gandolfo’daki yazlık konutun güvenliğinden sorumludurlar. Papa olmadığında da “sede vacant” (boş koltuk) sırasında, örneğin bir Papa’nın ölümü ile halefinin seçilmesi arasındaki dönemde Kutsal Kardinaller Koleji’ni korurlar. Ancak hemen hatırlatmalıyım, San Pietro Meydanı İtalyan güvenlik güçlerinin yetkisindedir.
İsviçre silahlı kuvvetlerinden bağımsız olan muhafızlar, Papa liderliğinde Roma Katolik Kilisesi tarafından istihdam edilir ve Vatikan Sarayı’nın geniş Belvedere Avlusu’nda bir törenle Papa’ya bağlılık yemini ederler. Yemin töreni, 1527’de Roma’nın yağmalanması sırasında Papa VII. Clement’i savunurken ölen 147 muhafızın anısına 6 Mayıs’ta yapılır.
Herhangi bir seçkin askerî birlikte olduğu gibi, İsviçre Muhafızları’na katılmak için de kıyasıya bir rekabet vardır. Yeni katılanlar, İsviçre vatandaşı, 19 ila 30 yaşları arasında ve en az 1,74 boyunda, bekar Katolik erkekler olmalıdır. Mesleki bir diplomaya veya en az lise derecesine sahip olmalı, ayrıca İsviçre ordusunda temel eğitimlerini tamamlamalıdırlar. Beş yıllık hizmetten sonra, 25 yaş veya üzeri oldukları sürece evlenebilirler. Evlenenler ek olarak üç yıl daha hizmet etmeyi taahhüt etmelidir.
İsviçreli Muhafızları’nın yaşam alanları şehrin doğu ucunda, San Pietro Meydanı’nın kuzeyinde ve Vatikan Sarayı’nın yanındadır. Muhafızlar günde ortalama altı saat çalışırlar, ancak bazı günler 12 saate kadar hizmet etmeleri gerekir. İbadet için Papa V. Pius tarafından 1568 yılında Papalık İsviçre Muhafızları için özel bir şapel olarak hizmet vermek üzere inşa edilen Santi Martino e Sebastiano degli Svizzeri’yi kullanırlar. Öldüklerinde de gene San Pietro Bazilikası’nın yanında olmasına rağmen Vatikan toprağı olmayan bir Cermen Mezarlığı’na (Campo Santo Teutonico) gömülürler.
Üniformaları, en eski üniformalar arasındadır. Muhafızlar normalde mavi yelekler ve mavi bereler giyerler, ancak törenlerde onları ünlü oldukları renkli Rönesans dönemi üniformaları ile görürüz. Vatikan ile ilgili popüler yanılgılardan biri bu renkli kıyafetleri Michelangelo’nun tasarladığıyla ilgilidir. Dilden dile dolaşan hikâyeye göre sanatçı bu kıyafetleri Papa II. Julius’un emriyle tasarlamış ve onları kasıtlı olarak soytarılara benzetmeye çalışarak bir dargın bir barışık olduğu Papa ile neredeyse alay etmiştir.
Papa II. Julius gerçekten de sanatın ateşli, coşkulu bir destekçisi ve Yüksek Rönesans’ın merkezi figürlerinden biriydi. Çağdaşlarının çoğu tarafından (iyisiyle kötüsüyle) sadece siyasi bir deha olarak görülmekle kalmıyordu, aynı zamanda Roma’da gelecek yüzyıllarda sanat tarihini tanımlayacak bir dizi son derece önemli sanatsal proje siparişi de vermişti. Bunlardan biri bilindiği gibi Aziz Petrus Bazilikası ya da İtalya’da bilinen adıyla San Pietro Bazilikası’ydı. Ayrıca Michelangelo ve Raffaello’ya verdiği siparişler günümüzün en bilinen sanat eserleridir.
Michelangelo bir Rönesans dehası, yetenekli bir heykeltıraş, ressam, mimar ve mühendis olmasına rağmen bir moda tasarımcısı değildi. Kıyafetlerin tasarımı da kesinlikle ona ait değil.
Raffaello’nun Vatikan’da yaptığı “Heliodorus’un Tapınaktan Kovulması” (1511-12) resminde sol ön planda siyah ve kahve rengi giysili bir İsviçreli Muhafız görüyoruz. Raffaello’nun resmi, bildiğimiz üniformanın o zamanlar kullanılmadığını açıkça gösteriyor.
Jacopo Coppi’nin 1577 tarihli İmparatoriçe Eudoxia’nın Papa III. Sixtus ile sohbet ettiği ve ona Aziz Petrus’un zincirlerini uzattığı freskte günümüzün üç renkli üniformasının öncüsünü buluyoruz.
Her ne kadar 20. yüzyıl başında tasarlandıysa da modern üniforma Rönesans ile çok da ilgisiz değil. 1910 yılında yeni komutan Jules Repond başına geçtiğinde birlik eski etkisini kaybetmişti.
Repond, sadece Muhafızların militarist disiplinini yeniden tesis etmekle kalmayıp aynı zamanda üniformalarını da inceleyerek her alanda bir reform başlattı. Eski giysileri dikkatlice araştırdı ve bugün bildiğimiz üniformayı tasarladı. Muhafızların Rönesans köklerini çağrıştıran bir görünüm ve askeri tatbikatlar için hareket kabiliyetini amaçlamıştı. Tasarımında Papa II. Julius’un aile adı olan Della Rovere armasını temsil etmek için mavi ile sarı renkleri ve halefi Papa X. Leo’nun Medici armasını temsil etmek için de kırmızı rengi kullandı. Üniforma resmi olarak 1914 yılında onaylandı.
Miğferlerdeki tüylerin renkleri farklı rütbeleri yansıtır. Muhafızlar Paskalya, Noel Bayramı ve yemin törenlerinde Gala Üniforması’na ek olarak bir de zırh giyerler. Zırhı beyaz yakalık ve eldivenler ile gümüş bir miğfer tamamlar. Miğferin üzerinde birliğin kurucusu Papa II. Julius’un aile armasındaki bir meşe ağacı motifi vardır. Geleneksel kıyafetler giyen muhafızlar teber (ucu baltalı mızrak) ve kılıç taşırlar, ancak aynı zamanda modern silahların kullanımı ve terörle mücadele teknikleri konusunda da eğitim alırlar. İdman sırasında ve gece görevlerinde mavi üniforma giyilir. Kışın veya yağmurda üniformayı korumak için üzerine siyah renkli bir ceket kullanılır.
Peki neden İsviçreli Muhafızlar? Bu sorunun cevabıyla ilgili araştırma yapsanız pek çok karmaşık bilgi bulursunuz. Önce şunu bilmekte fayda var: İlk İsviçreli Muhafızlar, sertlikleriyle ünlenen gezgin bir İsviçreli asker soyundan geliyor. Avrupa savaşlarının kanlı tarihi boyunca, İsviçreli paralı askerler, özellikle Fransa ve İspanya olmak üzere birçok ülkenin egemen güçlerine hizmet ettiler.
Dışarıdan bakınca Protestan bir ülkenin Papa ve Vatikan’ı korumak için adamlarını önermesinin nedenini merak ediyor da olabilirsiniz. Bu soru, özellikle Papalık Muhafızları’nın kuruluşunun Protestan lider Jean Calvin’in İsviçre halkı üzerinde tarihi bir iz bıraktığı bir dönemde gerçekleştiği düşünüldüğünde, yerinde bir sorudur.
Eski İsviçre Konfederasyonu 13. yüzyılda ortaya çıkmaya başladığında, tamamen Katolik’ti. Daha sonra, 1500’lerde Protestan Reformu’nun merkezlerinden biri haline geldi ve İsviçrelilerin çoğunluğu Kalvinizm hareketine katıldılar. Bu bölünme, Protestanlar ve Katolikler arasında 1850’lere kadar süren iç savaşlara yol açtı. Bugün, ulusal istatistiklere göre, İsviçrelilerin yaklaşık %34’ü Katolik, %25’i ise Protestan olarak tanımlanıyor.
O zaman neye bakmamız lazım? İsviçreli Muhafızların göreve başlamasından önceki dönemde Avrupa’da yaşanan olaylarda rol alan gruba yani Tapınak Şövalyeleri’ne… Tarihi nedenleri sıralamayacağım ama çok zengin oldukları ve Fransa Krallığı’na bile borç verdikleri bir gerçek.
Aslında bizi ilgilendiren kısım da tam olarak bu. Fransa Kralı IV. Philip’in hem borçları hem de tarikatı krallığına karşı tehdit olarak görmesi sonucunda şikâyeti değerlendiren Papa V. Clement 1312’de tarikatın dağıldığını açıklamış ve mal varlıklarını Hastabakıcılar Tarikatı’na devretmişti. Kaçabilenlerin bir kısmı yeni kurulan ve hazinelerini saklamaları için coğrafi olarak uygun olan İsviçre’ye gitti.
Kesin kanıt olmamakla birlikte İsviçre’nin neden bankalarıyla da ünlü olduğunu açıklayabildim sanırım. Tapınak Şövalyeleri’nin Haçlı Seferleri sırasında Papa’nın özel korumalığını yaptıklarını da hatırlamakta fayda var. 29 Mart 1139’daki Lateran Konsili’nde yayımlanan genelge ile Tapınak Şövalyeleri’nin dokunulmaz hale getirildiği de malum.
Bir başka soru bir Papa’nın dağıttığı tarikatı neden bir başka Papa yeniden göreve getirdi olmalı. Papa V. Clement, Katolik Kilisesi’nin ‘Büyük Ayrılık’ yaşadığı dönemde Avignon’da görev yapan bir papaydı. Dolayısıyla Fransa Kralı’nın isteğini sorgulamadan yapması doğaldı. Daha sonra şartlar değişince Papa II. Julius yeniden ancak başka bir isimle onları göreve çağırdı.
Tarih bazen böyle bulmaca gibi çözmeyi gerektiriyor işte. Vatikan’a yolunuz düştüğünde muhafızlara bir de böyle bakarsınız belki.
Yollarınız hep uzun ve açık olsun sevgili okur, belki bir gün bir yerde karşılaşırız.
Ayşe Bayvas
Fethiye, 12.09.2024